İnsan…
Düşünebilen hayvan,Düşündükçe yok etmesi neden ?
“Deneyin göreceksiniz ne kadar zor
olduğunu, içinizdeki samimi duyguları yazıya dökmenin” diye bir isyanla, kimsenin
okumayacağını düşündüğüm bir paragrafa başlamıştım.. “Zor olan, yazma kısmından
çok, duyguları yakalayıp yazılaştırmaktaydı zaten, bakınca görünmeyen,
bakmayınca varlığını belli eden bir haldeler çünkü.. Karanlıkta yürürken etrafı
seçmeye çalışmaya benziyor.” diye düşünürken, daha çok görebilmeyi denedim,
yine...İnsanın çelişkileri..Bakınca görünmez, bakmayınca bırakmaz peşini…
’Denemeler’
kötü bir yazı türü ismi değil mi?. Okuyanlara da ‘kobaylar’ demek gibi sanki. Ben
bu denemeli yazıya‘seyircisiz sahada oynamak’ için başlamıştım aslında.
Okuyucusuz olacağına ikna etmiştim kelimeleri de. Okuyucusuz olacak olmak
rahatlatır onları diye düşünmüştüm, ben de rahat hissedecektim, çocuğu sevinen
annelerin sevinmesi gibi... Benzetmeler yaparak yazmayı seviyorum ama çoğu
zaman benzettiklerimden olmadım. Mesela seyircisiz sahada hiç oynamadım,
seyircilide de oynamadım. Ya da anne olmadım, çocuğu sevinince sevinen anneleri
gördüm sadece. Bunlar gibi bazı şeyler var hayatta işte. Denemeden fikir beyan
edilen... Deneyen sessizleşir zaten. Yazıya konu edilen fikirleri veya
durumları hem yazan hem okuyan merak etmeli, ve ne bulacağını bu arayıştan.
..Ve evet, okunma ihtimali belirdiğinde yazının çoğu oluşmuştu.
Bu nedenle kelimeler bir miktar serseri kaldı.
Başlamak
güzeldir yazmaya, devam ettikçe denizde açılır gibi
olmaya başlar insan. Bir süre sonra acaba artık kıyıya doğru dönsem mi diye
endişelenme aşaması olur... Ulaşmayı düşündüğünüz bir kara parçası yoksa dönmek
iyi olabilir, ama varsa ve gözü karartıp yüzerseniz yeni bir ülke
keşfedilebilir. Bilemiyorum…
Böyle
başlamıştım yine bir gün yazmaya… Değişik konular geçerken içimden, ne kadar Tek’leştiğimiz
geldi aklıma…
Çoğalarak
azalıyor insan, çoklaştığını sandığı bir zamanda. Çoklaşmanın bazen sadece rakamların
alanına girdiğini ve her zaman iyi sonuçlar getirmeyeceğini düşünmeden. Tarihin
bıraktığı mirası da çarçur ettiğinden beri, daha hızlı unutuyor önceki
hayatları, sesler giderek tek telden çıkıyor, hiç’leşiyor, seçenekleri varmış
gibi görünen bir kurgu içinde.. ’Seçenekleri varmış gibi görünen’, ama
neyi seçeceği de bilinen… Tek’leşiyor insan, tarihsel çeşitliliğini camdan
kutularda, güvenli odalarda, spotların altında paraya tahvil ederken, artık
daha farklısını üretemeyip, kopyalarken. Çeşitlilikten soyutlanırken, tekilliği
içselleştiriyor. Tek Eşli, Tek Tanrılı bir hayatın erdemi ile Tek’liğin
kutsandığı dünyasında, Tek tip seçimleri ile Tek-düzeleşirken nasıl hedef haline geldiğini göremiyor insan. Kendisine dışarıdan bakmayı hep es geçtiği için belki de.
İçinde yaşadığı
biyosistemdeki türlerin yok oluşunu hızlandırırken bireyselleşen,
özgürleşen(!), keskinleşen insan… Tüm vitaminlerin toplandığı tek bir hap, tek
bir banka kartıyla tüm işlemleri yapan, tek bir sınavla tüm üniversitelerin
kapısını açan, tek bir alışveriş merkezine girip her şeyi bulan, tek yön
yollarında hayatın aldığı kararların pişmanlıklarıyla yaşlanan, alternatifsiz,
çeşitsiz yaşamlar. Tek tip üniforma kalktı, peki ya tek tip insan yetiştirme
hedefi kalktı mı? Çeşit çeşit kıyafetlerinin içinde tek tip insan yetiştirme
amacı…?
Tehlikeli
bir gidiştir tek’leşmek. Bir duvara doğru hızla sürerken ‘yaşam arabasını’, alternatifleri
fark ettiği anda, az zamanı ve yaşanmayı beklettiği çok bireysel tercihi
kalmasıdır bir kenarda. Bildiği kadarıyla tek bir hayat şansı olan, ‘biliçli’
bir tür için ne kadar büyük fedakarlık, Tek’leşmeye isteye isteye ayak uydurma
çabası! Tek’leşmenin özgürleşmek, özgünlüğünü korumak gibi anlamları yok artık,
belki de hiç olmadı. O düpedüz yok edici, indirgeyici, kolay hedef, kolay kobay
haline getiren, üzücü bir kavram aslında. Evrenin duygusallığa yer vermeyen
düzeninde üzülmenin karşılığı olmasa da, farkında olan insanda yarattığı hayal
kırıklığından ötürü üzücü tek’leşmek, trajik hatta.
Islah
edilmiş dev bir tarım arazisi gibi, bu kadar büyük bir tek’leşmiş nüfus, kimi
beslemek için hazırlanıyor acaba? Ne ekilecek bu dev tarlaya?
Tek’leşmenin
güvenli bir liman olan bütün’leşmek amacı da taşımasına karşın, tek ve
hazin sonunun hiç’leşmek olduğunu düşünüyorum. Sadece seyirci olması
beklenen davetlilerden olup, davet edilmekle gurur duyanın hiç’leşmesi misali..
Güvenli denizlerde, başı sonu belli, kontrollü.. ve yokluğun zirvesinde sona
eren, değerlendirilmeyi beklemiş insan potansiyeli.. Ne bekleniyordu bizden ve
görüldü kim bilir?
@serapisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder