Bir asıl kalır yanımda, bir de uzakta hayal,
bir akan trafiğin içinde gitmeye çalıştığım,
bir de güzellikleri buluşturduğum şehir var
birisi mecburi seçimim,
birine içimde benden habersiz gidenler var..
Yarısı karanlık, yarısı aydınlık, ışıkla ışıksızlık arasında gidip gelen, birileri rüyadayken birilerinin gerçeklerle yüzleştiği bir dünya. Uyuyanların rüyalarında, uyumayanların da iki gerçek arası bulduğu boşluklarda yaşatmaya, ulaşmaya çabaladığı insanca hayallerinin olduğu bir döngü.
Bir
içsel güç mü, yoksa bir oyun mu bize oynatılan?
Ruhları
yaşam düzeniyle kavgalı insanların halüsinasyonları mı yoksa hayal diye
kurgulanan?Hayal kurdukça insan, bir yerlerde tuğlalar mı koyuluyor üst üste?
Yoksa her kaçışta hayallere, ‘gerçekler’ sessizlik ülkesinde sırasını mı bekliyor, suçlu ve istenmemekle yaşamaya mecbur halde?
Biraz anlayabilseydik doğanın dilinden, belki payımızı alırdık gerçekler eliyle, hayal diye özlediğimiz düşten.
***
Çocukken
geceleri uçaklara bakardım sık sık. Kanatlarında yanıp sönen ışıklara. Ulaşmam
gereken her şey o kanatların ucundaydı adeta. Ve sonra hiçbir uçak yolculuğunda
aklıma gelmedi kanatlardaki o ışıklara yakından bakmak..
Gördüm
ki mümkün değilmiş hayal etmeyi yaşamaya karıştırmak..
Çok
şey beklememek gerekliymiş ulaşılan hayallerden…
Yaşanmış
hayalleri olanlarla, yaşanacak hayalleri olanların arasında kendi hayalleri
için yer kapmalı insan. Ve gerçek olduğunda da… Herkes alkış tutarken başarının
önünde, arka kapıdan çoktan çıkıp gitmiş olmak gerek.. Zaman, ulaşılmış hayalin
elini elinin içine alır ve yavaşça salondan çıkıp gitmiş olur zaten…Ya zamanı götürüp uzakta bir yere yeniden koymak ya da teslim edip ne aldıysa, oyundan çıkmak gerek bundan sonra..
Hayal
ederek çizdim bu zamana çıkan yolu, bilerek
Hayal
ederek kırdım kalbimi daha fazlasını isteyerek.Ve hayal ederek duruyorsam şimdi bu geldiğim yerde
Belki de dönmeliyim kalanlar için, çocuk olabildiğim günlerde…
@serapisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder