Çok canlı var, çok!
Milyonlarca çeşidi, türü var. Boy boy, tip tip, rengarenk. Gagalısı, yüzgeçlisi, kanatlısı, pençelisi, yapraklısı... Dünyayı hepsiyle paylaşıyor oluşum onlarla aramdaki tek ortak nokta.
Çünkü ben farklıyım, ben düşünebiliyorum.
Herşey buradan başlıyor işte. Tek bir düşüncedir bütün düzeni değiştiren, egemen olan.
Çünkü düşünce güçlüdür, düşünce yaratır.
Sadece ben düşüncelerimi ve davranışlarımı geliştirebiliyorum, ihtiyaçlarımı ben belirliyorum. Düşündükçe hayallerimi gerçekleştirecek kaynağı kendimde buluyorum.
Diğer bütün canlılar doğanın gücüne karşı donanımlı geliyorlar bu dünyaya. Oysa ben savunmasız ve çıplağım. Varolmam için önce bakıma muhtacım sonra da düşünmeye mecburum.
Düşünmek zor bir şey değil, gözümde büyütecek, beceremeyeceğimden korkacağım bir şey değil. Daha iyi düşündüğünü varsaydığım insanlara mal edip, ağırlığından kurtulacağım bir yük değil.
William Drummond "düşünmeyen tutucudur, düşünemeyen aptal, düşünmediğine aldırmayan ise köle.''demiş.
Düşünmeyi terk edersem mutlaka benim adıma düşünen biri çıkacak.
Ben bunu kabul edersem düşünmeye olan ihtiyacım ortadan kalkacak.
Duygularımın bir önemi kalmayacak, İhtiyaçlarımı başkaları belirleyecek.
Hayallerime zincirler vurulacak.
Bunca canlı arasından sıyrılıp fark yaratmamın bir anlamı kalmayacak.
Görüşüm bulanıklaşacak, konuşmayacağım, istesem de konuşamayacağım!
Düşünmemeyi, konuşmamayı bir miras gibi benden sonrakilere bırakacağım, onlar da kendinden sonra gelen kölelere...
Ben içgüdüyle programlanmış herhangi bir canlı değilim.
Ben İnsan'ım!
Bırakın düşüneyim, bırakın ifade edeyim!
Çünkü ben düşündüğüm için varım, yoksa yoğum.
Kısa bir not:
Etimolojik incelemede eski türkçe kelime kökü "-tüş" yeni dilde "düş" anlamına geliyor.
Düşünmek "düşlerden, hayal gücünden türetilen" bir davranış.
Günümüz "sözde modern" eğitim sisteminin hayal gücüne vermediği önemin sonuçlarını hiç düş-ündünüz mü?
@inciRSE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder