21 Ocak 2013 Pazartesi

UYKU bilinci


İnsan, hayvan, hatta bitki… Çeşitli saatlerinde günlerin..Kimimiz geceleri, kimimiz tüm gün boyunca. Kimin biyolojik saati nasıl kurulduysa…Kiminin av saati, kiminin fotosentezi, kiminin kendi kendine kurduğu garip düzende, sabahın köründe gitmesi gereken ‘işi’…
Uyku düzenini belirler..

En derinlerdeki rüyalar çıkar saklandıkları yerden. Okyanusun dibinde ışıksız yaşayan balıkların dansı başlar, uyku en çok burada dönüşür sahneye.
Uyku ancak en derinlerde sahne olur en içten gösterilere, insan da belki en çok uykuda insan...

Her insanın dolabında bir kral veya kraliçe kostümü asılıdır, rüyalara hazırlıksız yakalanmasın diye.
En itilmiş korkular çıkar ortaya, günlük yaşam algılarından köşe bucak saklanan.
Ve binlerce yıldır, en itilmiş korkular koparır uykuyla rüyanın binlerce yıllık bağını..

Uyku tuvaldir, ressamın yolculuğunda gördüğü ve belki de gördüğünü bilmediği tüm yaşamlardan renkler kattığı rüyaların tuvali.. Tüm çocukluk özlemleri, tüm ergenlik sancıları, tüm ayrılmalar ve yeni başlangıçların özgün renklerine ev sahibi..
Uyku simyacıdır, yorgun ve bitmiş bir bedeni, topu topu birkaç saatte yeni kavgalara hazırlayan..

Uyku çağırırken gitmek istemiyorsak…Ya önümüzde kocaman belirsiz bir hayat vardır, ya AŞK başlamakta veya bitmiş , ya da ardımızda kalmış kocaman uzak bir geçmiş..

Uyku çağırırsa gitmek gerekir..Gidilmeyen her uyku, yok hanesine yazar adınızı. Ve mutlaka telafisini ister devamsızlıkların…

Herkese görevini iyi yapan bir uyku dileğiyle..

"Herhangi bir günün içinde uyku ile uyanıklık arasında bir yerde atar,
kalp o vasat ritmiyle…
Ne içindeyizdir yaşamın, ne kenarında.
*
Ya uykunun kollarında, ancak düşlerde olabilecek mutluluklarda,
ya gerçeğin savaşında, cesaret kılıcı parladığında atar,
kalp o çılgın ritmiyle…"

 

@serapisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder