Ancak
Efendimiz onun, temizliğinden mesul olduğu ayakyolunu bizzât kendi hacetini de
def etmek için ara sıra sûistimâl ettiğinden şüphelenmekteydi. Ne var ki
Hakanımız’ın tasası elbette ki sadece bu değildi. Hafiye tâifesi ve sansür
yoluyla kullarının akıllarını kullanmalarına kısıtlama getirdiğinden, onlar
adına her şeye şimdi bizzât kendi karar vermeye mecburdu
Düşünceye
pranga vurmanın en güzel yolu insanları gözetlemek. Her şeyi gören, her şeyi
bilen olmakla yetinmeyip bir de herkes adına düşünen olmak:
“Böyle
şeyler okumasınlar. Bunları izlemesinler. O müziği dinlemesinler. Şunları giymesinler. Oralara
gitmesinler. Listedeki kelimeleri kullanmasınlar. Yolda öyle yürümesinler ” (Yazarken bile fenalık basıyor).
Ya sürekli izlendiğini bilen insanlar ne halde? Hapisaneler şehrinin otlaklarında yayılan akıllı çiftlik hayvanları onlar. “Hadi düşünün” dense bile, hiçbir yere bağlı olmayan boş bir halkaya bağlı, iyi eğitimli filler gibi yerlerinde sayıyorlar. Fil çoktan unutmuş hortumunun işlevini. Fındık fıstığa uzanmaya yaradığını sanıyor.
Ya sürekli izlendiğini bilen insanlar ne halde? Hapisaneler şehrinin otlaklarında yayılan akıllı çiftlik hayvanları onlar. “Hadi düşünün” dense bile, hiçbir yere bağlı olmayan boş bir halkaya bağlı, iyi eğitimli filler gibi yerlerinde sayıyorlar. Fil çoktan unutmuş hortumunun işlevini. Fındık fıstığa uzanmaya yaradığını sanıyor.
Orwell’in 1984’ünde, düşünce suçu diğer bütün suçları içinde
barındıran asıl suç. Ölüm cezası gerektirmiyor çünkü zaten ölüm demek. Farklı düşünen her birey savaşın barış, özgürlüğün esaret,
cehaletin güç olduğuna inanana kadar sürer bu roman. Yani daha zaman var
sayılır. "Zor kullanarak üstünlük sağlayan, düşmanının ancak yarısını yenmiştir" demiş, daha 1644'te basın özgürlüğünü savunan Milton. Buyrun bakalım... Diğer yarısını n'apacaksınız?
SAVAŞ ÖLÜMDÜR
ÖZGÜRLÜK KURTULUŞTUR
CEHALET KÖLELİKTİR
@dagkedisi
@dagkedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder