6 Ocak 2013 Pazar

Düşüncenin dayanılmaz hafifliği



Ancak Efendimiz onun, temizliğinden mesul olduğu ayakyolunu bizzât kendi hacetini de def etmek için ara sıra sûistimâl ettiğinden şüphelenmekteydi. Ne var ki Hakanımız’ın tasası elbette ki sadece bu değildi. Hafiye tâifesi ve sansür yoluyla kullarının akıllarını kullanmalarına kısıtlama getirdiğinden, onlar adına her şeye şimdi bizzât kendi karar vermeye mecburdu
İhsan Oktay Anar, Yedinci Gün






Düşünceye pranga vurmanın en güzel yolu insanları gözetlemek. Her şeyi gören, her şeyi bilen olmakla yetinmeyip bir de herkes adına düşünen olmak:

“Böyle şeyler okumasınlar. Bunları izlemesinler. O müziği dinlemesinler. Şunları giymesinler. Oralara gitmesinler. Listedeki kelimeleri kullanmasınlar. Yolda öyle yürümesinler ” (Yazarken bile fenalık basıyor).

Ya sürekli izlendiğini bilen insanlar ne halde? Hapisaneler şehrinin otlaklarında yayılan akıllı çiftlik hayvanları onlar. “Hadi düşünün” dense bile, hiçbir yere bağlı olmayan boş bir halkaya bağlı, iyi eğitimli filler gibi yerlerinde sayıyorlar. Fil çoktan unutmuş hortumunun işlevini. Fındık fıstığa uzanmaya yaradığını sanıyor.

Orwell’in 1984’ünde, düşünce suçu diğer bütün suçları içinde barındıran asıl suç. Ölüm cezası gerektirmiyor çünkü zaten ölüm demek. Farklı düşünen her birey savaşın barış, özgürlüğün esaret, cehaletin güç olduğuna inanana kadar sürer bu roman. Yani daha zaman var sayılır. "Zor kullanarak üstünlük sağlayan, düşmanının ancak yarısını yenmiştir" demiş, daha 1644'te basın özgürlüğünü savunan Milton. Buyrun bakalım... Diğer yarısını n'apacaksınız?

SAVAŞ ÖLÜMDÜR
ÖZGÜRLÜK KURTULUŞTUR
CEHALET KÖLELİKTİR

@dagkedisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder