Ben bir yolcunun Hancı kızıyım. Çok yolcu gördüm, yol hikayesi dinledim.
Kimisine imrendim içimde bir şeyler kıpırdadı, yerimden doğrulmak istedim; kimisine ise üzüldüm koltuğuma daha da yapıştım. Hikayelerde herkes ayrı yollardaydı ama hepsinde bir ortak yön vardı: cesaret!
Cesur insanlara, bir şeyleri göze alanlara bu yüzden sonsuz saygı duyarım, değer veririm.
Biz hancılar için yola çıkmak zordur. Gözü karartmak ister, heyecanı kontrol etmek ister, hedef belirlemek ister yada bir fitilin ateşlenmesi gerekir.
Bir kez yola çıkınca ardında iyi yada kötü, mutlaka birşeyleri bırakmışsın demektir. Bırakmak, terketmek, içinde yaşadığın değil, içinde yaşattığın kozayı söküp atmaktır. Kaybedecek bir kozan yoksa herşey daha kolaydır yolcu için.
Sarıp sarmalayıcı, koruyucu kozanın sıcağı olmadan hissettiğin çıplaklık, savunmasızlık korkutur. Bu yüzden nereye gideceğini bilmeyenlere göre değildir yolculuk.
Karar vermek kemirir içini. Dibini tabanını göremediğin bir uçurum kenarından karşı taraftaki olası bir düzlüğe atlama cesareti gibi. Orada gerçekten bir düzlük, hatta düzlüğün hayali bile varsa göze alırsın sıçramayı. Yoksa sıkıca tutunursun uçurumuna.
Varmak için çıkılan yollar vardır, kararlılar, dayanıklılar ve azimlilerin önünde sonunda tamamladıkları, çetin ama varış noktası önceden işaretli bir parkurdur.
Kaçmak için çıkılan yollar vardır, ilk soluk mesafesinde hedefsiz koşulan, ikinci sokukta yavaşlanan ve sonra kaybolmuşlukta atılan küçük korkulu adımlarla ilerlenen. O yolun sonu belirsizdir, yolcusu ümitsiz.
Hiç bir yere varılmasa da yolda katettiğin mesafe yanına kar kalır. Gördüğün manzara değişir, insanlar değişir, iklimin değişir.
Varılan noktadan dönüp ardına baktığında, yapılan yolculuk gurur verici olmalı. Hanıma uğrayan insanların yüzlerinden okuyorum bunu. İçimi burkuyor bazen, belki bir gün ben de diyorum...
@inciRSE
@inciRSE