2 Aralık 2012 Pazar

4 Mevsim Müzik




Doğar doğmaz tanıştığımız; anne ninnisindeki rahatlatıcı, uykuya ruhen ve bedenen hazırlayan, duyunca gözlerimizi kapadığımız o basit tınıları bebeklik bilincimizle ifade etmek imkansız ama işin içine bir tılsım karıştığından eminim. 
Zaman geçtikçe tüm hücrelerimize işleyecek olan, hislerimizi, duygularımızı yoğunlaştıracak bir Vivaldi eserinin ilk bölümü gibidir bu: İlkbahar. 

Çocukluk tekerlemelerinin melodileri zihnimizin unutulmayan ilkler köşesinde bir yer bulmuştur çoktan. 
"Orda bir köy var uzakta" derken; gözlerimizin önünde canlanıveren  ayçiçek tarlalarıyla, elleri nasırlı, yüzleri güneş yanığı insanlarıyla, tozlu topraklı sokaklarında koşuşan çocuklarıyla bir ahenk içindeki o köyün müziği; uzansak dokunacakmışız gibi bir gerçeklik tadı verir.

Ah! Güzel Yaz ! Başında  kavak yellerinin estiği, şekerden tatlı zamanlarda yaşanan her güzel gün, her üzücü dert ya da en eğlenceli anıların her biri ayrı bir şarkı. Hepsi de hatırlandıklarında, unutulmuş duyguların derinliklerinden, kendilerine özgü melodileri peşleri sıra sürükleyerek bir bir çıkıp gelirler. Tazelikleriyle, deneyimsizlikleriyle gülümsetirler.

Hele aşklar ! O zamanlar aşk ile bedenlenen şarkıların bir gün olmayacak bir yerlerde kulağımıza  çalındıklarında, yüzümüzde tokat gibi patlayacaklarını; bir sevgi, özlem ve  pişmanlık kokteyli gibi her yudumun içimizi yaka yaka ta yüreğimize kadar ineceğini ancak sonradan anlayabiliyor insan. 

Sonbaharlar başkadır. Çok yaşanmışlıklar, şarkılı aşklar, ayrı notalar birikmiştir içimizde. Bazen tek başınayken, işler sarpa sardığında, bir dert ortağı aradığımızda, ihtiyacımız olan tek şey müziktir aslında. Müzik saçımızı okşar, kucaklar, gözyaşlarımızı siler, aradığımız çareyi sunar, avutur.

Bir sihirdir müzik. Hiç tanışmamış, huyu suyu farklı, yaşantısı, inancı bambaşka  milyonlarca insanı büyüler, aynı duyguda birleştirebilir.
Kanat çırpmalarıyla, su sesiyle, yaprak hışırdatan rüzgarıyla, doğanın emsalsiz müzikalini duyan kulaklar ne şanslıdır! Gözleri görmeyen Aşıklar müzikle görür dünyayı. Kulağında tek bir fısıltı olmayanlar müzikle bestelerler içlerindeki sessizliğin seslerini. Bu sihir değil de nedir?

Müzik her yerde çalıyor, durmadan çalıyor, hayatın her anına arka planda bir müzik eşlik ediyor. Çırılçıplak soyunup her melodi için ayrı bir kostüm giyiyoruz ve işte o an ne dinliyorsak biz O'yuz. Hayal gücümüzün anahtarı, bedenimize, ruhumuza  coşku veren bir enerji; görünmeyen ama içimizden yükseldiğinde hemen farkedilen, yüzümüzün ışıltısı, keyfimizin kahyası müzik! 

Ve Kış! Nedense en sevdiğim o, sebepsizce. Beklenmeyen ama geleceği bilinen o ilahi gün geldiğinde bile, Tanrı'nın melodisi ile uğurlanacağız bu dünyadan. Belki de gideceğimiz yerde bizi kusursuz müziğiyle ışıklar içinde bir orkestra bekliyor olabilir. Neden olmasın?


inciRSE


"Müziğini hep yanında taşı. Hiç beklemediğin bir anda hayat seni dansa kaldıracaktır." Sedat Balun



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder