2 Aralık 2012 Pazar

Kimde yoksa bu ateş onun yoktur neşesi.



Müzik aşığı, müzik tutkunu, müzik delisi, müzik bağımlısı, müzik sarhoşu, müzik hastası, müzik ayyaşı.. (Gülsin Onay)


Müziği Apollon’un oğlu Linus bulmuş diyorlar. Linus’un babası Apollon'dan üç telli liri aldığı da söyleniyor. 

Linus’un annesi  Psamathe bir Musa imiş (müzik, şiir, oyun bu Musalar'dan sorulur).  Annesi, doğumdan sonra Linus’u ormanda yalnız bırakıyor (sanatla uğraşan kadının çocuğa ayıracak vakti olmuyor muydu acaba?). Ormanda gezen çobanlar tarafından bulunan Linus, günlerden bir gün vahşi köpekler tarafından parçalanmasın mı? Linus’un dedesi buna kızıp annesini öldürtüyor. Apollon da dedeye kızıp bütün Argos’a veba yolluyor. Argoslular bu beladan kurtulabilmek için--Apollon’un isteği üzerine--Linus ve Psamathe’nin ruhlarını teskin edici festivaller düzenleyip linoi adı verilen ağıtlar söylemeye başlıyorlar. 

Ah Linus ah! Sen misin tanrı Apollon'la müzik yarıştırmaya kalkan? Bir başka rivayete göre de Linus bu yüzden şüpheli bir ölümle ölüyor. 

Zamanla, yakıcı güneş altında vaktinden önce ölen bitkiler için yakılan ağıtlar, vaktinden önce ölen gençler için de söylenir oluyor. 

“Annenin memesinden ayrılırcasına bu dünyadan erken ayrılanların artık bize ihtiyacı yok” 

diyor Rilke: 

“Ya biz, yaşamak için büyük sırlara ihtiyaç duyanlar, onlarsız olabilir miyiz?"

"Yarı-tanrı Linus’tan arta kalan kısır boşluğu delip içine sızmıştı ilk müzik;  bizi şimdi avutan, sarıp sarmalayan, kendimizden geçiren o titreşimlerle doluvermişti o koca boşluk”

Karın bir kiliseden yükselen seslerin kristal duruluğuna inmesi http://www.youtube.com/watch?v=qEZyHIhe_9E , ya da ateşin bir tekkede inleyen neyden üfüren sıcak nefesi gibi http://www.youtube.com/watch?v=SZcxo93olLc                              

Dinle, bu ney neler hikâyet eder,
                               ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.

Mevlana’nın ayrılıklardan şikayet eden Ney’i Linus’un Lir’iyle akraba olmasın sakın? 

Aslını arayan suretin feryadıdır boşlukta yankılanan: Dinle, nasıl da feryad ediyorum! Beni kamışlıktan kopardılar, savurdular bu yabancı memlekete. Neyzenin dudaklarınadır hasretim; o dudakların içime üfleyeceği nefesin ritmiyle can bulacağım, can vereceğim.

Her gece ertesi gün güneşin doğacağına, bir gün daha yaşayacağımıza olan inancımızın yinelenmesi gibi; aşkın ve beklentinin, her gece birbirini öldürüp her gün yeniden dirilten ritmi gibi. 

@Dagkedisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder